Ne zaman bıraktınız büyük hayaller kurmayı? Dünyayı gezeceğim ve görmediğim ülkesi kalmayacak gibi büyük hayalleri. Benim için anlamlı olanı bulup onu hayatımın merkezine koyacağım gibi hayalleri. Kendi Everest Dağı’mı bulacağım ve onun zirvesini göreceğim. Ne zaman kabullendiniz hayatın akışının önünüze koyduklarını? Lisede mi? Üniversite yıllarında mı? Yoksa mezuniyet sonrası çalışma hayatında başladığında mı?
Çalışma hayatı, evliliktir, çoluk çocuk yaşam mücadelesi derken insan da hayal mi kalır? İnsanın bu koşturmacasında hayale sıra mı gelir? Haklısınız demeyi çok ama çok isterdim fakat işler biraz sizin anlattığınızdan farklı. Yaşamayı isteyen herkes ama herkes bir hayal kurabilir ve onun için bir adım atabilir. Küçük bir adım. Hem hayal kurmak bedava ve sınırsız, hem de çok eğlenceli.
Bir arkadaşım İstanbul’dan taşınıp daha küçük bir yerleşim yerinde yaşamak istediğini ve bir yandan işini yaparken bir yandan da toprakla uğraşmak istediğini anlattı. Toprağı ne kadar sevdiğini uzun uzun anlattı. Küçüklüğünde yaz aylarında dedesinde kaldığını anlattı. Dedesinin bir tarlası varmış ve o tarlada ona yardımcı oluyormuş. Bunları anlatırken gözleri parlıyordu. Tarladan salatalık, domates topladığını anlattı. Tarlaya gelmeden önce simitçiden yeni çıkmış çıtır çıtır simit aldıklarını sonra tarladan topladıklarıyla nasıl keyifli bir kahvaltı yaptıklarını anlattı. Anlatırkenki heyecanını mutluluğunu görmeliydiniz. Açıkçası Onu dinlerken ben bile heyecanlanmıştım.
Sözünü bitirdiği gibi heyecanla sordum. Peki ne zaman hayalini gerçekleştireceksin? Çocukluk anısını anlatırken o anı yaşayan heyecanlı insan gitti yerine enerjisi alınmış zorla nefes alabilen bir insan geldi sanki. Çalışma hayatına başladığından beri bu hayalini gerçekleştirmekten uzaklaştığını söyledi. Koşturmaca içinde sadece bir miktar para biriktirebildiğini fatura, kredi kartı derken günlerin yılların geçtiğini anlattı. Peki para biriktirmekten başka ne yaptın diye sordum? İşte para biriktiriyorum daha ne yapayım? dedi. Açıkçası biraz şaşırmıştım. Bu kadar güzel bir hayale ulaşmak için sadece para biriktirmeyi hedef olarak belirmesi ve hayalini yıllar sonrasına ertelemesi çok acı gelmişti.
“Evinde yetiştirdiğin çiçeğin ya da başka bir bitkin var mı?” diye sordum. “Yok hayır” yanıtını verdi. Şaşkınlığım bir kat daha artmıştı. “Toprakla uğraşmayı bu kadar seviyorsan evinde neden bakmıyorsun” diye sordum. “Bilmem aslında aklıma hiç gelmedi” diye yanıtladı.
Kısa bir sessizlikten sonra “Aslında haklısın” dedi. “Evimde çiçek yetiştirebilirim” dedi. “Hatta balkonda sebze bile yetiştirebilirim” diye ekledi. Gözleri tekrar parlamıştı. “Hedefin ne kadar uzak olduğuna o kadar odaklanmışım ki bu gün bir şey yapabileceğimi düşünemişim” dedi. Onun gözünde o heyacanı görmek çok ama çok keyifliydi.
Konuşmamızın üzerinden sanırım 7–8 ay kadar geçmişti. Telefonum çaldı. Arayan arkadaşımdı. Evine yemeğe davet etti. Uygun bir tarih belirledik. Ben aramızda geçen konuşmayı tamamen unutmuşum.
Yemekte şöyle bir konuşma geçti.
“Bu salata nereden?” diye sordu.
Bilmiyorum dercesine yüzüne baktım.
“Bahçeden” diye yanıtladı.
“Hangi bahçeden” diye sordum.
“Gel göstereyim” dedi. Yüzünde büyük bir gurur ve mutluluk vardı.
Balkonunda bir sürü sebze yetiştirmeye başlamıştı. Balkonu küçük bir bahçeye dönüşmüş.
“Salatanın içindeki salatalık ve domates bahçeden” dedi.
“Sana teşekkür ederim” diye devam etti. “Sen o gün o soruyu sormasan, ben hala ulaşılmaz bir hayalin peşinde kendimi görecektim. Şimdi ise baksana küçük bir bahçem var. Hatta geçen gün ne oldu biliyor musun? Çalıştığım şirkette benim balkon bahçemi gören bir arkadaşım şöyle bir teklifle geldi. Ailesi Çatalca’nın bir köyünde yaşıyormuş. Bana kendi bahçelerinden bir köşe vermeyi teklif etti. İstediğin zaman gel bakımını yap, ek, biç, topla dedi. Gelemediğinde bizimkiler bakımı yaparlar diye ekledi. O kadar mutlu olmuştum ki. Benim için o bahçeye gitmek sanki çoçukluğuma dönmek gibi olacak” dedi.
“Bu arada biliyor musun?” diye devam etti. O günden sonra hayalim için 3 yılda biriktirdiğinden fazla para biriktirdim. O kadar keyifli ve mutlu uyanıyordum ki aslında sırf kendimi oyalamak için gereksiz bir çok yere para harcadığımı farkettim. Şimdi gereksiz harcamaları kısıp o parayı ‘Hayalim Fonuma’ aktarıyorum” dedi.
Onu bu şekilde mutlu ve motive görmek beni de çok mutlu etmişti. Yaptığım koçluklarda konuşmalarda insanların hayallerinin aslında çok uzak olmadığını onlara göstermeye çalışıyorum. Hayaller bugün burada. Sizin onlar için küçük bir adım atmanızı bekliyorlar. Varılacak yer ne kadar uzak olsa da onun için yola çıkmak çok kolay. Sadece yola çıkın.
Son olarak Nazım Hikmet’in şu dizeleri ile tamamlamak istiyorum.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.
Bir de böyle dinlemek isterseniz.
Nazım Hikmet ~ Yaşamaya Dair ~ On Living (Genco Erkal — Fazıl Say)
Emre Peker