Hakların cinsiyet ve cinsel tercihlere göre değil insan varlığına ve eşit hizmet etmesi gerekiyor. Bu noktada bir insan olarak yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var!
“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var!” der Ataol Behramoğlu.
Evet, benim de yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var; kayıtsız şartsız kendine inanmak!
12 yaşımda, edebiyat aşkıyla kalemi elime aldığımda yıllar içinde yazdığım yüzlerce şiir ve makale, gelecekteki hayallerimi inşa etmeye başladı. Eserlerimin edebiyat-kültür-sanat dergilerinde yayınlanması, şiirlerimi sahneye taşıyıp dinletiler yapmam, o küçük yaşlarda edebiyat fakültelerine ses getirecek fikirlere imza atmam, kendimi tanıyıp ne olmak istediğimin ve neler yapmak istediğimin tohumlarını yeşertti.
Yaş 15, hayalim dil profesörü olmak. Tercihlerimde tek yazdığım üniversite “İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı“. Odamın her yeri fakültenin fotoğrafları ve şiirlerim ile dolu. Ne yazık ki okuldaki rehber öğretmenin yanlış yönlendirmesi ile lisede yanlış bir bölümden mezun oldum. Ve bölüm dışı seçim yaptığım için puanlarım kırıldığından edebiyat fakültesine girme hayalim -3 yıl boyunca bunu denememe rağmen- gerçekleşmedi..
Elbette hayallerim suya düşmüştü ve kendimi ciddi bir depresyonun eşiğinde buldum..
Bir hafta sonra kendime geldim ve inancımı tekrar hatırladım. Belki dil profesörü olamayacaktım -şimdilik- ama edebiyata olan aşkıma, bu yolda ürettiğim ve üreteceğim eserlere, fikirlere kim mani olabilirdi ki (benden başka)! Ne olursa olsun yaşadığım sürece bu aşk da benimle birlikte olacaktı..
İnsan ilişkileri, iletişim, fikir üretmek, yazmak, paylaşmak hayat boyu sevdiğim ve başarılı olduğum konular olduğundan -mezun olduğum bölüm içinde yerleşebileceğim- bu konularla alakalı en iyi bölüm “Halkla İlişkiler” di, burayı tercih ettim. Bu süreçte üniversitede bir çok projede yer aldım, gönüllü eğitmenlikler yaptım, bölüm gazetemizin editörlüğünü yaptım, kendime ait bir kültür-sanat bülteni yayınladım, ileride hayalini kurduğum ve yayınlayacağım edebiyat-sanat dergimin demosunu çıkardım. Sosyal medyanın var olmadığı yıllarda edebiyat sitelerine ve forumlarına fikirlerim ve eserlerimle katkılar sağladım, üç tane internet sitesi kurdum, yönettim.
Sonrasında yüksek lisansımı “İnsan Kaynakları Yönetimi” alanında yaptım. Yıllar boyunca gerek eğitim, gerekse iş hayatımda -herkes gibi- ciddi tecrübeler edindim. İnsan ilişkilerinin bol olduğu alanlar tercih ettiğimden iş hayatımdaki en büyük şansım dünyanın iki büyük Türk firmasında çalışıp yıllar boyu bir çok operasyon yürütmem, çok fazla insan tanımam ve çok fazla sorun görüp çözümlemem oldu.
Ömrüm boyunca çok övgüler aldım, çok yerildim, çokça umutlar vaat edildi, kandırıldım, engellendim..
Övülünce kibirlenmedim hatta övülmeyi pek sevemedim. İnsanlara hep “Beni övmeyin bana geribildirim verin; övüldüğümde kendimi göremem, gelişemem” dedim..
Yerildiğimde üzülmedim; bekledikleri tepkiyi vermediğimde, ağlamadığımda beni daha da yerdiler. Yerdikleri cümleleri anlamaya çalıştım, gelişimime katkı sağlasın diye o cümleleri kucakladım, bakış açımı büyüttüm..
Çok umutlar verildi; inandım, hayal kırıklığına da uğradım, yarı yolda da bırakıldım. Kandırıldım, karşılık vermedim..
Engellendim hem de defalarca. Sağlığımı kaybetme pahasına -ölümden döndüm- yıllarca göğüs gerdim yaşadıklarıma, inandıklarım uğruna. Bazen kavgalar ettim bazen de sustum ama inanmaktan asla vazgeçmedim..
Neye mi inandım; bunca şeye nasıl mı katlandım?
Hiç aşık oldun mu? Hasta olduğunda aşık olduğun kişiye sevgin azalıyor mu? Başkaları aşkın hakkında konuşunca onu terk ediyor musun? Aşkın seni kırdığında onu sevmekten vazgeçiyor musun?
Elbette hayır!
İşte ben de kendi yoluma, olacağım kişiye ve geleceğime böyle aşkla inandım. Şartlar, kişiler, imkanlar, olaylar ne olursa olsun hiç bir şey beni yolumda yürümekten alıkoyamadı. Elbette motivasyonumun düştüğü zamanlar oldu fakat bu duygular beni çoğu zaman ele geçiremedi. Potansiyelimi bilmem, başaracağıma inanmam benim en büyük motivasyonum oldu. Başarısız olmak bile beni motive etti çünkü başarmak için yeni yollar var demekti.. Bu süreçte ne yaşarsam yaşayayım bakış açımı ve tepkilerimi otomatik düşüncelere ve duygulara esir etmemeye, daima farkındalıkla durumu değerlendirip kararlar almaya çabaladım.
Yıllar içinde ve yıllardan sonra hayallerim için büyük bir başlangıç yaparak kendimi tüm esaretlerimden azad ettim. Hayallerimi inşa etmek için şartlar, kişiler, iklimler ne olursa olsun kendime yatırım yaptım.
Bir erkek olsaydım da aynı kararlılık ve inançla yoluma devam ederdim. Ve bir insan olarak hayallerimi gerçekleştirmeyi başardım ve başarmaya devam edeceğim.
Bu gün, kendi şirketini kurmuş, eğitmen, yazar, danışman ve kendi zaman planlamasını yapan özgür bir insan olarak bir zamanlar hayalini kurduğumda korktuğum ama tebessüm ettiğim yaşların keyfini sürüyorum. Bu gün, tüm yaşadıklarımdan kendime yazdığım öğreti kitabımla yoluma devam ediyorum. Bu gün hala hayallerim, hedeflerim için katıksız bir inançla yoluma devam ediyorum. Bu gün, 20 yıldır yazıp üreten bir insan olarak 12 yaşımdaki çocukluğuma teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum; gururla..
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey varsa asla kişilerle, şartlarla, olaylarla ilgilenme. Tembellikten kurtul ve şikayet etme! Kendi hayatının sorumluluğunu al ve yaşadığın her şeye senin izin verdiğini unutma. Gelecekteki ‘sen’ in hayalini kur ve ona öyle bir inan ki yürüdüğün yolda ışıltın sana da başkalarına ilham olsun..
Not: Hayat boyu bana her koşulda ve kararımda destek olan, hep yanımda olan, bana inanmaktan asla vazgeçmeyen çok değerli ailem; annem, babam, kardeşime ve bana hep “Seni yazmaktan ayrı düşünemiyorum, nefes aldığın her an yazmalısın!” diyen can dostum Seda Duman’a hayat boyu minnettar kalacağım..
Görkem Bakkaloğlu